27 Aralık 2012 Perşembe

Bir Tutam Yalnızlık..

Aslında insanlar birbirinden ne kadar nefret etse dahi vardır içinde her zaman yakılmayı bekleyen bir kıvılcım.

Kimse birbirini sevmez hiçbir zaman, aşk her zaman aşka aşıktır. Biz bu sahnede sadece oyuncuyuz verilen rolleri yerine getiriyoruz. Aşk tıpkı insan hayatı gibidir, onunla yeniden doğarsın ve birlikte büyürsün. Onun sevgisiyle olgunlaşırsın.. Beraber paylaşırsın hayatını ve ecel gelir sonunda yani ayrılık. İşte bu yazıyı kimse değiştiremez tıpkı ölüm gibidir aşk. Ve onu kaybettiğinde anlarsın ölümün ne demek olduğunu.. Her şey tozpembe gelir önceleri. Ne olduğunu anlayamazsın, sanki dünya yalnızca senin etrafında dönüyormuşçasına yaşarsın her şeyi.. Günler, haftalar, aylar hatta yıllar geçer. Tozpembe olan hayatın zifiri karanlığa çalar. Güneşin doğuşunu göremezsin bir türlü. Sigaran sigarana eklenir, hasretin ciğerlerine dolar her duman alışında ve her duman verişinde ömründen bir adım gider. Kısacası ne zaman "mutluyum" dersen kapıyı çalar "hayırlı olsun" diye, Yalnızlık.. 

Mutlu ol ! Ayrıysak bile ne bileyim gül saatlerce. Nerden çıktı yahu bu zaman denilen şey. Bir "veda" cümlesi oldu hasretle geçecek günlerin habercisi. Haftalar yalnızlığın dibine vurdu. Daha sonra dört duvar arasında ve aylar yılları kovalayacaktı. Tam da saatin "ayrılık vaktini" gösterdiği noktada..

Sevemedim gitti şu sessizliği, yalnızlığı ben ! Oysa ki sen varken her şey ne kadar güzeldi.Her şeyden öte aynı beden de tektik seninle, "biz" olabilmiştik iyi ya da kötü. Sen çok içiyorum diye kızardın hep, bense kendine dikkat etmeyişlerinden şikayetçiydim. Uzatmaya gerek yok kısacası, iyiydik seninle bir bütündük. Sen gittin biz bittik. Sen gittin kulaklarım sağır gözlerim kör oldu, ne bir başkasını görebildi gözlerim, ne de bir başkasının "seni seviyorum"larını duyabildi kulaklarım.

Sevemedim gittiğin günden beri ayrılığı, sessizliği, sensizliği,
yalnızlı
ğı.


Sevilenler